31 Ekim 2013 Perşembe

Gönül aynası






Bilemezsin,
Sana verecek bir armağanı ne çok aradığımı.
Hiçbirşey içime sinmedi.
Altın madenine altın sunmanın ne anlamı var.
Ya da okyanusa su.
Düşündüğüm her şey
Doğu’ya baharat götürmek gibiydi.
Kalbimi ve ruhumu vermemin bir yararı yok,
çünkü Sen zaten bunlara sahipsin.
O yüzden Sana bir ayna getirdim.
Kendine bak ve beni hatırla
Hz.Mevlana



Aşk kişinin sevdiği kişiyi çoğaltmasıdır, en çok da başkalarında.
Aşk kendinden vazgeçmektir, çok severek kendini.
Aşk kendinden vazgeçmektir ama, daha iyi, daha güzel, daha yüce bir kendinle buluşmak için, aşkının yeşerttiği o bereketli toprakta.
Aşk tektir, hepimiz o büyük, o leziz meyveden alıyoruz istihtakımızca ısırık.
Aşk tektir ama tek yöne akmaz asla.

26 Ekim 2013 Cumartesi

Özlemler Bitmesin...

Ey Aşık....!
Hani Özlem Çekiyorsun ya Sevgiliye.
Bil ki Sevgilidendir Özlemin Özü.
Odur Asıl Sana Özlem Duyan.
Çünkü O Tutuşturmayınca Alevi, Kimsede Olmaz O Ateş.
Ve Aşk Ateşi Önce Sevilene, Ondan Sonra Sevene Düşer.
                                                                                 Mevlana





Özlem; hasret, sıla, vuslat, yollar, kavuşma, birleşme-bir olma, mesafeler,uzaklık-ıraklık, mektup,hayaller, sarılma, dua, bekleme, zaman ve gözyaşı ve sabır...Her bir kelam yürek yakan, sızlatan  bir aşkın özlem tarafında bolca kullanılan kelimeler.
Özlem; yazması  kolay, yaşaması tasvirsiz ağırlıkta bir yazgı...Öyle ağırdır ki yazgı, aşığın gözyaşı değil yüreğidir akan. Kandır yaşlar...Can'dır her bir damla...An'dır... Anı'lardır... Canan'dır.
Özleyen özlenen, özlenen özleyendir  bu vuslat hikayesinde... Etken uzaklık, edilgense aşıklardır... Yollar umut, sabır yoldaş, zaman çoğalmasıdır aşkın.
”Dizimin dibindeki Yemen'de... Yemen'deki de dizimin dibindedir” der Mevlânâ.
Beden birlikteliğini aşk zannedenler ruhun farkında olmayan kör ve sağırlardır. Gönül gözü ile sevip gören için beden sadece bir kılıftır... İçinde ruh olmayan beden çıplaktır, yavandır, boştur.Ve ruh yüce Rabbin nefesidir... Ruhu seven Rabbini görür o ruhta.

"Gözden ırak olan, gönülden ırak olur" derler ya..Yalan... Külliyen yalan. Gündelik ya da saatlik birliktelikler için geçerli olan bu yargı gönülden birliktelikler için koftur. Iraklık daha bir yakın eder mesafeyi..özleyen bir çiçek büyütür yüreğinde... acımsı bir umutla büyütür besler çiçeğini...gözyaşıyla emzirip, vuslat hayalleriyle avutur...sabırla yoğurur, duayla besler
özleyen özlenen olur bir vakit sonra.. özlediği zaman özlendiğini de anlar.bilir özlediği 

25 Ekim 2013 Cuma

Ve Merhaba.....






Kendi kendine konuşana “deli” derler bazıları, esasında geneli…
Halbuki “deli” ile “veli” arasında sadece harf farkı var…
Gerisi laf-ı güzaf.

“Kim ne der, ne düşünür” diye umursamadan, her insan aslında önce ve en önce kendisi ile konuşmalı…konuşabilmeli.
Aslolan kişinin kendini bilmesi ve bulması değil midir?…

Kendini keşfeden kulluğu, kullaşmayı öğrenir bu muhabbet yolunda.

Ve…..
Bilmek ve Bulmak sorarak, araştırarak ve nihayet konuşarak olur.
O vakit buyurun bir Delinin kendisiyle olan muhabbetine…

Sanılanın aksine kör bir kuyuya düşmüşlüğümden değil yakınmam..Adem babamızla varolan kuyu maceramız hala kendi mecrasında devam etmekte..Her bir insanoğlu bir "taş" bulmuş kendince...Yeri gelmiş başını vurmuş taşlara, yeri gelmiş taş basmış bağrına, sabır niyetine ...
Velhasılı,Taş en hakiki yoldaşı olmuş.


Sayki bir damlayım; deryasına kavuşmak için gürül gürül çağlayan.Sayki taşımı bulmuşum.
O vakit hep birlikte, Taşımı, nam-ı diğer yoldaşımı heybemin en gizli lakin en özel bölmesine yerleştirip başlayalım kuyudaki Nuru keşfetmeye...Lakin bu yol çetrefilli, yılanlı, yalanlı, çiçekli, ama en çokda Aşklı.

Vakit Cuma...
        Vakit Hayrola...
                    Hadi Bismillah.



Resim hakkında; 
Kuyudan çıkışı görüyorum.Lakin çıkışı görmek değil ki derdim. Araya sora, düşe kalka, ağlaya güle kendimce bulmak çıkış yolunu... Bulayımki; yinelendiğinde düşüşlerimin kefareti olsun.