25 Ekim 2013 Cuma

Ve Merhaba.....






Kendi kendine konuşana “deli” derler bazıları, esasında geneli…
Halbuki “deli” ile “veli” arasında sadece harf farkı var…
Gerisi laf-ı güzaf.

“Kim ne der, ne düşünür” diye umursamadan, her insan aslında önce ve en önce kendisi ile konuşmalı…konuşabilmeli.
Aslolan kişinin kendini bilmesi ve bulması değil midir?…

Kendini keşfeden kulluğu, kullaşmayı öğrenir bu muhabbet yolunda.

Ve…..
Bilmek ve Bulmak sorarak, araştırarak ve nihayet konuşarak olur.
O vakit buyurun bir Delinin kendisiyle olan muhabbetine…

Sanılanın aksine kör bir kuyuya düşmüşlüğümden değil yakınmam..Adem babamızla varolan kuyu maceramız hala kendi mecrasında devam etmekte..Her bir insanoğlu bir "taş" bulmuş kendince...Yeri gelmiş başını vurmuş taşlara, yeri gelmiş taş basmış bağrına, sabır niyetine ...
Velhasılı,Taş en hakiki yoldaşı olmuş.


Sayki bir damlayım; deryasına kavuşmak için gürül gürül çağlayan.Sayki taşımı bulmuşum.
O vakit hep birlikte, Taşımı, nam-ı diğer yoldaşımı heybemin en gizli lakin en özel bölmesine yerleştirip başlayalım kuyudaki Nuru keşfetmeye...Lakin bu yol çetrefilli, yılanlı, yalanlı, çiçekli, ama en çokda Aşklı.

Vakit Cuma...
        Vakit Hayrola...
                    Hadi Bismillah.



Resim hakkında; 
Kuyudan çıkışı görüyorum.Lakin çıkışı görmek değil ki derdim. Araya sora, düşe kalka, ağlaya güle kendimce bulmak çıkış yolunu... Bulayımki; yinelendiğinde düşüşlerimin kefareti olsun.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder